DOLAR 34,4644 -0.1%
EURO 36,2043 -0.17%
ALTIN 2.958,33-0,11
BITCOIN 33701923.55147%
İstanbul
13°

AÇIK

06:23

SABAHA KALAN SÜRE

Bundan tam 55 yıl önce dünyayı değiştiren bir an yaşandı! L ve O harflerinden sonra sistem çöktü… ‘Bardağı yangın hortumuyla doldurmak gibiydi’
  • Hangi Haber
  • Genel
  • Bundan tam 55 yıl önce dünyayı değiştiren bir an yaşandı! L ve O harflerinden sonra sistem çöktü… ‘Bardağı yangın hortumuyla doldurmak gibiydi’

Bundan tam 55 yıl önce dünyayı değiştiren bir an yaşandı! L ve O harflerinden sonra sistem çöktü… ‘Bardağı yangın hortumuyla doldurmak gibiydi’

Takvimler 29 Ekim 1969 tarihini gösterirken aralarında 560 kilometre mesafe bulunan iki bilim insanı bilgisayarları birbirine bağlayıp yazışmaya başladı....

ABONE OL
Kasım 3, 2024 06:05
Bundan tam 55 yıl önce dünyayı değiştiren bir an yaşandı! L ve O harflerinden sonra sistem çöktü… ‘Bardağı yangın hortumuyla doldurmak gibiydi’
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Haberin DevamıSoğuk Savaş’ın zirveye çıktığı yıllardı… Charley Kline ve Bill Duvall isimli iki genç mühendis, dönemin en iddialı teknolojik deneylerinden biri üzerinde çalışıyordu. 21 yaşındaki Kline, California Üniversitesi’nde (UCLA) yüksek lisansını yapıyordu. 29 yaşındaki Duvall ise Stanford Araştırma Enstitüsü’nde (SRI) sistem programcısıydı.İkili kısa adı ARPANET olan Advanced Research Projects Agency Network yani İleri Araştırma Projeleri Dairesi Ağı üzerinde çalışıyordu. ABD Savunma Bakanlığı tarafından finanse edilen bu projenin amacı, telefon hatlarına bağlı kalmadan doğrudan veri paylaşımı yapmayı sağlayacak bir ağ kurmaktı. Bu sistem “paket anahtarlama” adı verilen bir veri dağıtım metodunu kullanıyordu.İnsan hayatının belki de her yönünü değiştirecek bir teknolojinin ilk testi yapılıyordu. Ancak sistemin çalışabilmesi için öncelikle giriş yapmak gerekiyordu.Haberin DevamıKline, UCLA’in 3420 numaralı Boelter Hall odasının yeşil duvarları arasında klavyesinin başına oturmuş California eyaletinin öbür ucundaki bilgisayarında çalışmakta olan Duvall’e bağlanmak için bekliyordu. Bir yandan da telefonda konuşuyorlardı. Kline daha “L-O-G-I-N” (giriş) yazamadan telefondan Duvall’in sesi geldi: Sistem çökmüştü.Bu hata sayesinde, 1969 sonbaharında Kline’ın Duvall’e gönderdiği ilk mesaj “L-O” harfleri oldu.YAŞADIKLARI ANIN ÖNEMLİNİ FARK ETMEMİŞLERDİ BİLE…İkili çeşitli ayarları gözden geçirip, bağlantıyı 1 saat kadar sonra yeniden kurdu ve nihayetinde bu ilk çöküş, elde edilen dev başarının yanında devede kulak kaldı. Ancak ne Kline ne de Duvall yaşadıkları anın öneminin farkındaydı. Kline, “O sırada yaptığımız şeyin büyüklüğünü idrak edebilmiş değildim. Sadece sistemi çalıştırmaya çabalıyorduk” dedi.Bu tarihi anın üzerinden tam 55 yıl geçti. Yarım asrı aşkın zamanın ardından internet sayesinde dünya, cebimizde taşıdığımız küçücük bir kara kutuya sığar hale geldi. Dikkat süremizin önemli bir kısmını domine eden internet, hayatın en tüm unsurlarına temas eder oldu.BBC, internetin icadının 55’inci yıldönümü vesilesiyle Kline ve Duvall’e o gün yaşananları ve sonrasını sordu.Haberin DevamıARPANET’in mümkün olmasını sağlayan bilgisayarları anlatabilir misiniz? Çok büyük ve gürültülü makineler miydi?Kline: Dönemin standartlarında oldukça küçük bilgisayarlardı. Aşağı yukarı buzdolabı büyüklüğündeydiler. Soğutma pervaneleri biraz ses yapıyordu ama Sigma 7 bilgisayarımızın pervanelerine kıyasla sessizdiler. Önde yanıp sönen ışıklar, Arayüz Mesaj İşleyici’yi (IMP) kontrol eden düğmeler ve yazılımı yüklemeye yarayan bir kâğıt bant okuyucu vardı.Duvall: Bugün büyük bir konserde kullanılan tüm ses ekipmanlarını taşıyacak kadar büyük bir rafın üzerindeydiler. Üstelik bir akıllı kol saatinin işlemcisine kıyasla binlerce, milyonlarca hatta milyarlarca kat daha güçsüzdüler. Hey gidi günler hey…Haberin DevamıL-O harflerini yazmaya başladığınız anı anlatır mısınız?Kline: Bugünkü internet sitelerinin ve diğer sistemlerin aksine, bir terminali SRI sistemine bağladığınızda herhangi bir şey yazmazsanız hiçbir şey olmuyordu. Bir programı çalıştırmak istiyorsanız önce “login” yazıp giriş yapmanız gerekiyordu. Ardından sistem size kullanıcı adınızı ve şifrenizi soruyordu.Ben terminale bir karakter girdiğimde, terminalim bunu SDS Sigma 7 bilgisayarı için yazdığım programa gönderiyordu. O da bunu bir mesaj formatına çevirip Arayüz Mesaj İşleyici’ye gönderiyordu. SRI’ın sistemi bu mesajı alıp yerel bir terminalden gelmiş gibi işliyor ve karakterin “yankısını” terminalde yeniden üretiyordu. Bu noktada Bill’in kodu bu karakteri alıp bir mesaj haline getiriyor ve IMP’ye gönderip UCLA’ye dönüyordu. Ben bunu aldığımda, terminalimde yazıcıdan çıkıyordu.Haberin DevamıBu işlemleri yaparken Bill’le telefondaydık. Ona L harfini yazdığımı söyledim, kendisine ulaştığını söyledi ve aynı şeyi o da yaptı. Ona L’nin yazıcıdan çıktığını söyledim. Ardından O harfine bastım. Yine sorunsuz çalıştı. G’ye bastığımda Bill bana sistemin çöktüğünü ve beni birazdan arayacağını söyleyip telefonu kapattı.Duvall: UCLA sistemi Charlie L-O harflerini girdikten sonra G-I-N geleceğini öngörmediğinden SRI bilgisayarına bir hata mesajı gönderdi. Mesajın ne olduğunu tam olarak hatırlamıyorum ama bundan sonra yaşananlar ağ bağlantısının o güne kadar görülmemiş bir hızda olmasından kaynaklanıyordu.Haberin DevamıNormal bağlantı hızı saniyede 10 karakterken ARPANET saniyede 5.000 karaktere kadar gönderebiliyordu. Bu mesajın UCLA’den SRI bilgisayarına gönderilmesi, saniyede sadece 10 karakter bekleyen girdi tamponuna çok fazla yük bindirdi. Bir bardağı bir yangın hortumuyla doldurmak gibiydi. Ne olduğunu kısa süre içinde keşfettim, tampon boyutunu değiştirdim ve sistemi yeniden kurdum. Bu da aşağı yukarı 1 saat sürdü.Bunun tarihi bir an olabileceğini farkında mıydınız?Kline: Hayır, o sırada kesinlikle farkında değildim.Duvall: Pek sayılmaz. SRI’da yaptığımız çalışmalar bağlamında atılmış bir adımdı. Ama projenin genelinin büyük bir etkisi olacağına inanıyordum.Samuel Morse, 1844’te ilk telgraf mesajını gönderdiğinde “Tanrı ne yaptı” gibi dramatik bir cümle kullanmıştı. Şimdi o güne dönebilseniz siz de daha çarpıcı bir cümle yazar mıydınız?Kline: Öneminin farkına varmış olsaydım elbette. Ama biz o sırada sadece sistemi çalıştırmaya çabalıyorduk.Duvall: Hayır. Bu pek çok oynak parçası olan çok karmaşık bir sistemin ilk testiydi. Bu kadar karmaşık bir şeyi ilk testinde çalıştırabilmek, başlı başına dramatik bir olaydı.Mesaj gönderildiğinde ortam nasıldı?Duvall: İkimiz de kendi bilgisayar laboratuvarlarımızda yalnızdık. Çok fazla emeğin sonucunda böyle başarılı bir ilk test yapabildiğimiz için ikimiz de mutluyduk. Ben testin ardından yakınlardaki küçük bir mekâna gidip hamburger yemiş içki içmiştim.Kline: Ben işe yaradığı için çok mutluydum. Eve gidip uyumuştum.ARPANET’in nasıl bir şeye dönüşmesini bekliyordunuz?Duvall: Ben SRI’da yaptığımız işi çok büyük bir vizyonun parçası olarak görüyordum. Birbirlerine bağlı haldeki bilgi işçileri sorunlarını, gözlemlerini, dokümanlarını ve çözümlerini paylaşıyorlardı. Öngöremediğimiz şey bunun ticarileşmesiydi. Aynı şekilde sosyal medya olgusunu ve bununla bağlantılı dezenformasyon salgınını da öngörememiştik. Ancak şunu belirteyim: SRI araştırmacılarından Douglas Engelbart, 1962 tarihli tezinde genel vizyonu tanımlarken, yaratmakta olduğumuz potansiyelin toplumumuzda çok köklü değişimleri tetikleyebileceğini ve bu ürünlerin kullanımının toplumda yaratabileceği sorunlara yanıt bulacak araçların da eş zamanlı olarak kullanılması ve adapte edilmesi gerektiğini belirtiyordu.Bugün internetin hangi yanları size ARPANET’i hatırlatıyor?Duvall: Engelbart’ın grubu tarafından yaratılan büyük vizyonu kastederek, bugünün interneti o fikirlerin güçlenmiş halinin mantıksal evrimi. Elbette bunda birçok parlak ve yenilikçi kişi ve kurumun katkısı var.Kline: Başkalarının kaynaklarını kullanabilme yetisi. Bir internet sitesini kullandığımızda yaptığımız şey bu. İnternet sitesinin, programlarının, özelliklerinin imkânlarını kullanıyoruz. Ve tabii ki e-posta.Yönlendirme ve çoklu yol kavramını yaratan büyük oranda ARPANET oldu. Bu sayede bir iletişim yolunun işe yaramaması durumuna karşı güvenilirlik kazandı. Ayrıca çoklu yolları aynı anda kullanarak iletişim hızlarının artmasına izin verdi. Bu kavramlar internet için de geçerli oldu.ARPANET’in iletişim protokollerini geliştirirken çeşitli sorunlar keşfettik. Bu nedenle protokolleri yeniden tasarlayıp iyileştirdik. Buradan alınan dersler de internete yansıdı. İnternet bağlantısının temel standardı olan TCP/IP hem ağları kendi aralarında birbirine bağlamak hem de performansı, güvenilirliği ve daha birçok şeyi iyileştirmek için geliştirildi.Bu yıldönümü size neler hissettiriyor?Kline: Karışık duygular. Şahsen ben önemli olduğunu ama biraz abartıldığını düşünüyorum. ARPANET ve ondan doğanlar çok önemli şeyler ama benim için bu yıldönümü pek çok olaydan bir tanesi. Bu yıldönümünden daha ziyade ben ARPA’nın Network’ü kurma ve gelişimini desteklemeyi sürdürme kararının önemli olduğunu düşünüyorum.Duvall: İnternet gibi bir şeyin çıkış noktasını hatırlamak hoş ama en önemli şey o zamandan bu yana yapılan ve interneti dünya toplumlarının önemli bir parçasına dönüştüren dev çalışmalar.Modern interneti domine edenler devletin araştırmacıları ya da akademisyenler değil, dünyanın en büyük şirketlerinden birkaçı. İnternetin dönüştüğü şey hakkında neler düşünüyorsunuz? En fazla kaygı duyduğunuz şey ne?Kline: İnterneti günlük hayatlarımızda kullanıyoruz ve çok önemli. Yokluğunu hayal etmek çok zor. İnternetin bu kadar açık olmasının ve bir devlet tarafından kontrol edilmemesinin faydalarından biri, çevrimiçi alışveriş, bankacılık, oyunlar, haber siteleri, sosyal medya gibi pek çok yeni fikrin geliştirilebilmesi. Ancak internet hayatımızda çok önemli bir yere sahip olduğu için kötü niyetli faaliyetlerin de hedefi konumuna geldi.Sürekli olarak verilen tavizleri duyuyoruz. Mahremiyet kaybı çok büyük seviyelerde. Bana sorarsanız büyük şirketler haddinden fazla güçlü. Ama doğru çarenin ne olduğundan emin değilim.Duvall: Ben tek bir bünyenin interneti domine etmesinin çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Politika idaresinde ve seçimlerde dezenformasyonun gücünü gördük. Aynı zamanda şirketlerin sosyal normların yönünü etkilemedeki ve yetişkinlerin ve genç yetişkinlerin formasyonundaki gücünü de gördük.Kline: Benim en çok korktuğum şeylerden biri yanlış bilginin yayılması üzerineydi. İnsanların “İnternette gördüm” cümlesini sarf ettiğini kaç kez duydunuz. Yanlış bilgiyi yaymak her zaman mümkündü ama evlere broşürler göndermek, panolara ilanlar, televizyona reklamlar vermek masraflı bir işti. Şimdi bunlar ucuzladı ve kolaylaştı. Üstelik milyonlarca kişiye ulaştığı için tekrarlanıyor ve olgu muamelesi görüyor.Bir diğer korkum da internete taşınan kritik öneme sahip sistemlerin sayısı arttıkça bu sistemlerin kapanması ya da sorun yaşaması durumunda ciddi aksamalar olmasının kolaylaşması. Sadece iletişim sistemlerinden değil, bankacılıktan, elektrik su gibi hizmetlerden, ulaştırmadan vs. bahsediyorum.Duvall: Gücü çok büyük ama Engelbart’ın 1962’deki uyarısına kulak asmayıp internetin gücünü sosyal etkisini yönetmek için etkili bir biçimde kullanmadık.İnterneti herkes için daha iyi bir yer haline getirmek için ARPANET’te çalıştığınız dönemden aldığınız dersler var mı?Kline: İnternetin açıklığı yeni deneylere ve yeni kullanımlara izin veriyor ama kontrol eksikliği de tavizlere yol açabiliyor. ARPA, ARPANET’in kontrolünün bir kısmını elinde tutuyordu. Bu sayede her şeyin çalıştığından emin olabiliyor, hangi protokollerin gerektiğine dair karar verebiliyor, site isimleri ve diğer sorunlarla başa çıkabiliyorlardı.İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu (ICANN) bu idareyi kısmen sürdürmekle birlikte, nasıl ilerlenmesi gerektiği ve ABD’nin çok aşırı kontrol sahibi olup olmadığına dair uluslararası anlaşmazlıklar yaşandı. Ancak yine de ağı işler halde tutabilmek için bir nebze olsun kontrole ihtiyaç var. ARPANET nispeten küçük olduğundan, tasarımda, protokollerde ve diğer başlıklarda deneyler yapabiliyorduk. Bunu şimdi yapmak oldukça zor olacaktır.Duvall: Yapay zekâ ve yapay zekânın internete giren herkese erişebilmesi nedeniyle bir uçurumun eşiğindeyiz. İnternet erken dönemlerinde çok büyük bir patlama yaptı ve çok hızlı büyüdü. Bu büyüme kısmen sosyal hasara yol açtı. Şu an yapay zekâ bu eşikte ve internetten ayrılabilir durumda değil. Yapay zekâyı bir varoluşsal tehdit olarak görmek mantıksız değil. Şu an zaman bu durumun getirebilecekleri kadar tehlikelerini de görme zamanı.BBC’nin “‘We were just trying to get it to work’: The failure that started the internet” başlıklı haberinden derlenmiştir.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r