Tam bağımsızlık için ödenen ‘bedel’
Türkiye Cumhuriyeti, Lozan görüşmelerinde Osmanlı’nın 107.5 milyon adet altın borcunu ödemeyi kabul etti. Borcun son taksiti 1954’te ödendi. Her alanda tam bağımsızlık şiarı, bu borcun ödenmesini gerekli kılıyordu.
EBRU SUNGUR- Bir devlet kurmak... Bir çırpıda söyleniveren bu cümlenin arkasında neler var? Söz konusu Türkiye Cumhuriyeti devleti ise ülkenin bilfiil işgalden kurtarılması için savaşılan cepheler, yönetim yapısının oluşturulması için günler geceler boyu süren Meclis oturumları, tartışmalar... Yani bir devlet, ne bugün bilgisayar oyunlarındaki gibi “Obamın rengi şu, adı bu olsun” diyerek ne de çocukken okuduğumuz okul kitaplarında özetlendiği şekliyle “Sancak dikti, para bastı” ezberiyle kurulmuyor.Haberin DevamıCumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilan edildi. Ancak bağımsız bir devlete giden süreç, 29 Ekim 1923’ten sonra da devam etti. Zira “Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi” olarak ifade edilen Lozan Barış Antlaşması 24 Temmuz 1923’te imzalandı ama bununla birlikte “Osmanlı’nın borçları” bu görüşmelerden ayrılarak ele alındı. Ve borç görüşmeleri 13 Haziran 1928’de Paris Sözleşmesi’yle sonuçlandı.Adaletsiz dağılımGörüşmelerde Türk delegelerin savı şuydu: “Osmanlı’nın borcunu ödeyelim. Ancak Osmanlı İmparatorluğu dağılırken imparatorluğun topraklarında sadece Türkiye kurulmadı. Toplam 16 ülke kuruldu. Borç bu ülkelere yüzölçümleri nispetinde dağıtılmalı.” Ancak bu sav kabul ettirilemedi. Osmanlı toprağının yüzde 26’sında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, imparatorluğun borçlarının yüzde 65’ini ödemesi bağıtlandı.Haberin Devamı107.5 milyon altınKaynaklar Türkiye’nin, Paris Sözleşmesi’yle ödemeyi taahhüt ettiği borcun 107 milyon 528 bin 461 adet Osmanlı altını olduğunu yazıyor. Bu meblağın günümüz dünyasındaki karşılığı ise belirsiz!Paris Sözleşmesi’nin imzalanmasından kısa süre sonra patlak veren ‘Büyük Buhran’ ise Osmanlı’nın borçları konusunu bambaşka bir boyuta taşıdı. Türkiye, 1929’da başlayan krizde ortamında bu tutarda borcun ödenemeyeceğini belirterek yeniden görüşme istedi. 1933’te yapılan ‘yeni’ Paris Sözleşmesi ile Türkiye’nin ödeyeceği borç, 8 milyon 578 bin 343 altın liraya indirildi.İlk Paris Sözleşmesi’nde Türkiye’ye tüm borcu ödemesi için 1955 yılına kadar süre tanınmıştı. Bu hüküm, ikinci sözleşmeye de taşındı. Nitekim 25 Mayıs 1954’te ödenen son taksitle Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’nın devlet borçlarını tamamen ödedi. Ne tesadüftür ki Osmanlı ilk devlet borcunu 1854 yılında almıştı. İmparatorluğun 100 yıl önce açtığı bu borç defterini, 31 yaşındaki genç cumhuriyet kapattı.Ödedi ama neden ödediTürkiye’nin, Osmanlı’nın borçlarını ödediği konusu açıldığında, bazı kimseler, özellikle de gençler, “Neden ödedik ki! Cumhuriyet apayrı bir devlet. Ödemesek o parayla daha fazla fabrika kurabilir, yollar, köprüler yapabilirdik” der. Şimdi bir düşünüp hatırlayalım. Kurtuluş Savaşı cephede kazanıldı ancak hemen ardından Lozan’da diplomasi cephesi açıldı. Yapılan görüşmelerde müzakere edilen her konu, bugün bayrağı altında yaşadığımız devletin egemenlik alanlarını belirledi. Osmanlı’nın borçları da bu görüşmelere getirilen, hatta ayrı bir masada etraflıca ele alınan bir konuydu. Türkiye, Lozan’da örneğin Misak-ı Milli konusunu müzakere etmemiş olsaydı bugünkü sınırlarda bağımsız bir ülke olur muydu! Aynı şekilde ekonomik bağımsızlık için de borçlar konusunun müzakere edilmesi gerekiyordu.Haberin DevamıOsmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı sonucu toprakları işgal edilmeden çok önce ekonomik olarak işgal edilmişti, yani ekonomik bağımsızlığını kaybetmişti. Her alanda tam bağımsızlık şiarıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Osmanlı’nın borcunu bile kabul edip ödemesi, işte bu bağımsızlığı hakkıyla kullanabilmesi için önemliydi.